entellektuel tek kişilik komünite.

Cuma, Temmuz 07, 2006

Ursula K. Le Guin'in Mülksüzleri üzerine



Yazarın “bugün ve burada”sına alternatif bir “bugün ve burada” tasarlayan ve bunu yaparkende anlatıyı “bilimsel olarak yanlışlanamaz.” bir çerçeveye oturtan bilimkurgu yabancılaştırma tekniğini kullanır. Bilimsel çerçeve aslında evrensel ve sosyolojik bir olgunun metaforudur. Örneğin H.G. Wells'in aya gidiş öyküsünün ekseni bunu mümkün kılan araçtan ziyade – ve onun bilimselliğinden- başka canlılarla karşılaşılınca verilen tepkileri kurgulamak; kızılderili ve siyahlara yapılanları eleştirmektir. Ayda geçmesi bir yabancılaştırmadır ve böylece bir farkındalık kazanır ve anlatıyı didaktik olmaktan çıkarır.

Bilimkurgunun bir alt dalı olan ütopyalar 1926 yılında tanımlanmış olan bilimkurgudan çok önceye, Platon'un Devlet'ine dayanır. Yazarın içinde yaşadığı toplum düzenine alternatif daha mükemmel bir toplum tahayyülü vardır ütopyada. Örneğin Thomas Moore'un koşullarına göre ütopya olan düzen kadın ve kölelerin durumu nedeniyle bugünün koşulları veya yazarlarınca ütopya olarak algılanmaz. Ütopyaların önemi bir edebiyat metininden öte politik bir eleştiri olmalarıdır. Mülksüzler bu yanıyla bir ütopyadır.

Ütopyalar gerçekleşir olmaya başladığında bunların olumsuz yanları görülmeye başlanmış ve 1920'de ilk distopya yazılmıştır.( Sovyetler eleştirisi olan Zamyetin'in “Biz” romanı.) Le Guin'in anarşist Anarres'in düzenini olumlamaması ve onun ötesine geçmesi yönüyle Mülksüzler aynı zamanda bir distopyadır.

Çoğunlukla toplumun geri kalanından izole bir toprak parçasında, yazarın eleştirdiği kötülüklerin olmadığı, mülkiyet ve aile kavramlarını dışlayan düzenlerdir ütopyalar. Bunun yanısıra yazarın tamam ve değiştirilemez kurgusu totaliter bir yan da taşır. Termodinamiğin 2. yasasına göre kendi haline bırakılan her şey komplike, düzenlenmiş formundan daha basite indirgenir. Bu yasa doğrultusunda ütopyacılar hiçbir şeyi kendi halinde bırakmaz, düzeni korumak için otoriter bir güç bulunur. Mülksüzler'in eleştirdiği bir başka durum ise ütopyaların bu totaliter yapısıdır.

Mülksüzler romanında anarşist-sosyalist Anarres'liler hiçbir şey üzerinde mülkiyet kurmazlar ve hiçbir güç tarafından yönetilmezler; devlet, patron, yönetici vs. Romanın evreni ikilibir sistemden meydana gelmiştir: özgür, sınıfsız ve anarşist Anarres ve ikiz kardeşi devletçi, kapitalist Urras. Ayrıca Le Guin tüm ütopyalraın refah üzerine kurulmasını da eleştirir ve kendi ütopyası Anarres'i kötü iklim ve verimsiz toprak nedeniyle kıtlık ve yokluğun paylaşıldığı bir yer olarak tasarlar.

Romandaki gerilim “varolan” ve “ütopya” arasında değildir. “Ütopya” ve “ütopyanın sınırları” arasındadır. Le Guin sıradan bir anarko-sosyalist tavırla gününü eleştirmez veya bu yolla çizilmiş bir toplum önerisi sunmaz; aksine bu tavrı eleştirir ve ütopyanın çizilmesini bir ölçüde okuyucuya bırakır, böylece ütopyaların oluşturulmasında ve kurgulanmasında oluşacak tüm otoriteyi de kırmış olur. Ayrıca “bugün”den alternatif topluma -ütopya- eden ve onu kabul eden karakter ile okuru özdeşleştiren ütopyaların aksine Mülksüzler'de tersine bir yolculuk vardır. Ütopik bir toplumdan öyle olmayana gider Shevek. Böylece Le Guin yeni topluma eski toplum üzerinden, ütopyaya varolan üzerinden ulaşılabiliceğini söyler. Frankfurt okulu'nun hayali ve mükemmel bir toplum tasarlamaktansa (aşkın eleştiri) varolan toplumun kendi içinde ve kendine dönük bir eleştirisi ( içkin eleştiri) yapılarak ütopyanın tasarlanması gerektiğini söylemesine benzer bir durum söz konusudur.


Le Guin'in anarşist ütopyalara bir eleştirisi de ütopyaların belirlenmiş, yazarlarla son sözü söylenmiş ve “duvarlarla” sınırlanmış olmasıdır. Yazara göre her ütopya sadece insanlar değil duygu sahibi her canlının kuşatıldığı birleştirici bir bütün olmalıdır. Le Guin ütopyayı bitmiş, belirlenmiş ve sınırlanmış olmayan bir “ütopya” ya basamak olarak tanımlar. Bu ütopya anlatıda yoktur. Anarres-Urras karşıtlığı okuyucuya Anarres'i mutlak amaç olarak sunmaz. Belki de bu Le Guin'in anarşizminden kaynaklanıyor. Anarres'in “değiştirilebilirliği” orayı okur için gerçek yapar. Shevek,Takver, Ketho ve Bedap - Urass'ın asileri ve Anarres'in muhalifleri- nötr sağlam bir ikili dünyayı ayakta tutar. Le Guin Shevek'in yolculuğuyla kapitalist-devletçi dünyayı, Urras'ı eleştirir ve mükemmel olmasa da iyi olarak sunabiliceği Anarres'in de totaliteryan ve izolasyoncu kapalılığını tenkit eder.

Shevek karakterinin ikili geri dönüşünü ( biri eski dünyaya-Urras- diğeri evine -Anarres-) ileri gidiş olarak okuyabiliriz. Çünkü Shevek'te (okur da) başlangıçta sahip olduğundan geniş bir pratik ve bilişsel farkındalık vardır.

Le Guin o zamana kadar yazılmış anarşist ütopyaların aksine bir ütopya kurmaz ve eksik bir paradigma olarak bırakır. Sabit, mutlak, statik bir ütopya tanımından kaçarak insan edimlerinin ulaşabileceği bir şey yapar ütopyayı. Son cümle olarak, Le Guin'e göre ütopya belki de art arda gelen değillemelerle anlam ve amaçlarını yeniden üreten kişilerin hem kendini hem evreni değiştirmeleri üzerine kurulu bir umuttur.



Kaynaklar:

      • Science Fiction Studies, SFS Publication, 1984

      • Ursula Le Guin, Mülksüzler, Metis yayınları, 1998

      • Bülent Somay

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home